Bugün 10 Kasım… Ulu Önder Atatürk’ü hayattan ayrılışının 85. yılında engin sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz…
Acaba O, bugünlere ve bizlere nasıl bakıyor?
Baş sayfamızdaki fotoğraf işte onu anlatıyor.
Gençlik yıllarımızda, O’nun saygın ama artık ‘tarihte kalmış’ bir kahraman olduğunu düşünürdük.
Geçen zaman ve toplumsal gerçekler, geçmişte başarılan işlerin zorluğunu ve büyüklüğünü pek güzel anlattı bizlere.
Arayış ve özlem büyüdü.
Hayatın gerçeği O’nu geçmişten aldı günümüze taşıdı…
Atatürk’ün engin başarılarının sırrı nerededir?
Bakınız Büyük Zafer’den sonra Bursa’da öğretmenlere neler söylüyor:
“Hanımlar beyler memleketimizin en mamur, en latif, en güzel yerlerini üç buçuk sene kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nerededir bilir misiniz? Orduların sevk ve idaresinde ilim ve fen düsturlarını rehber olarak görmektedir”
İlim ve fen Cumhuriyet’in kuruluşunda; ekonomide, eğitimde, sağlıkta özetle hayatın her alanında temel alınacak ve yol gösterici olacaktır…
Aynen bağımsızlık, laiklik, halkçılık, devrimcilik, gibi…
Toplum bu yönde gelişecektir…
Müzik, resim, heykel, sinema, tiyatro başta, sanatın her alanında çağdaş dünya ile yarışa girilecektir. Diyordu ki:
“Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.”
Atatürkçülük nedir?
Tam bağımsız vatan, ulusal birlik, laik cumhuriyet, ulusal egemenlik, liyakat, çağdaş hukuk, çağdaş eğitim, kadın hakları, işçi dostu fabrikalar, ekili tarlalar, ağaç ve orman sevgisi, yurtta sulh cihanda sulh ilkesi, Türkçeye saygı, çağdaş uygarlık, refah ve huzur…
Atatürkçülük, tüm bu değerlerin oluşturduğu çağdaş aydınlıktır.
Yazar dostu Falih Rıfkı Atay O’nun için:
“Atatürk kazandığı zaferlerden de büyük adamdı”, diyor…
Bir Belçikalı politikacının şu sözleri her şeyi özetliyor:
“Türkiye’de bugün ne varsa Cumhuriyet’in eseridir
Cumhuriyet ise tek başına Kemal Atatürk’ün eseridir”
İyi ki vardın… İyi ki varsın… Hep var olacaksın…