Diyanet İşleri Başkanlığınca, ülke genelinde 54 sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcisinin katıldığı “Sivil Toplum Kuruluşları ile Filistin İstişare Toplantısı” Diyanet Akademisi konferans salonunda gerçekleştirildi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Başkan Erbaş, bugün, Gazze’de, Filistin topraklarında hayasızca bir vahşete karşı yapılabilecekleri istişare etmek amacıyla bir araya geldiklerini söyledi.
Gazze ve Kudüs’ün sadece Filistinlilerin bir meselesi olmadığını, müminler için iman ve izzet, insanlık için ahlak ve vicdan meselesi olduğunu vurgulayan Erbaş, “Bugün Gazze’de yaşananlar bize dünyanın efendisi olduğunu zanneden zalim bir terör devletinin insanlık için nasıl bir musibete dönüştüğünü gösteriyor. Şunu önemle ifade etmek isterim ki, işgalcilerin Filistin’de uyguladıkları vahşet, sadece zalimce bir siyasetin neticesi değildir. Aynı zamanda zulüm ve işgalin ardında kirli ve sapkın bir din istismarı vardır. Kendisini seçilmiş zanneden, yeryüzünü kendi mülkü sayan, vaat edilmiş topraklarda cennet hayali kuran insanlık dışı bir inanç vardır. Dolayısıyla hukuk ve ahlak adına söylenen hiçbir sözün işgalciler tarafından önemi ve etkisi olmayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Zulme karşı çıkan insaf ve vicdan sahibi Yahudilerin tepkilerin muhatabı olmadığının altını çizen Erbaş, “Muhatabımız vahye karşı, mukaddesata karşı en büyük tahribatı ve kötülüğü yapan, zulüm ve ifsatla azgınlığın en vahşi örneklerini ortaya koyan sapkın siyonistlerdir.” ifadesini kullandı.
Kudüs’ün Müslümanları vahdete ve her alanda birlikte çalışmaya davet ettiğini belirten Erbaş, “Dolayısıyla tüm İslam dünyasında bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız vermeliyiz. Kudüs bilincini en güçlü hale getirmeliyiz. Bilmeliyiz ki Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışma yeterli değildir. Yıllardır yaşananlar bize bir kere daha göstermiştir ki İslam ümmeti somut ve kararlı adımlar atmadıkça ve ortak tavır almadıkça Filistin işgalden kurtulmayacaktır. Bu noktada yegane çözüm, ümmetin bir araya gelerek zulme ve işgale engel olmasıdır. İslam coğrafyası olarak güçlerimizi birleştirdiğimizde, bu gücün farkına vardığımızda ve kendimize güvendiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur.” açıklamasını yaptı.
Siyonist Yahudiler olduğu gibi siyonist Hristiyanların da olduğunu dile getiren Erbaş, şöyle devam etti:
“Bizler dün olduğu gibi bugün de hakkın, haklının ve mazlumun yanında olmaya, zalimin ise karşısında durmaya devam edeceğiz. Mazlumlara umut olmaya devam edeceğiz. Tüm kurum ve kuruluşlarımız yanında vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşlarımız büyük bir özveri ve hassasiyetle çalışmaktadır. Bu çerçevede İslam dünyası dışından da birçok sivil toplum örgütünün, vicdan sahibi insanların, Yahudilerin, Hristiyanların ve farklı din mensuplarının, akademisyenlerin, aktivistlerin, sanatçıların ve siyasetçilerin işgalci terör devletine, katiller sürüsüne tepki göstermesi, barbarlığın ve terörün karşısında durarak Filistinli mazlumların yanında yer alması umut ve memnuniyet vericidir.”
STK’lar başta olmak üzere tüm kişi ve kurumların işbirliği içerisinde hareket etmesinin elzem olduğunu dile getiren Erbaş, “Yaşananlar göstermiştir ki bugün zalimlerle, işgalcilerle daha güçlü ve planlı bir şekilde mücadele etmek gerekmektedir. Bu bağlamda İslam İşbirliği Teşkilatı daha güçlü inisiyatifler kullanmalıdır. İşgalcilerin zulmünün önüne geçme noktasında en önemli eylem, esasında Müslüman ülke ve toplumların hep beraber diplomatik, ekonomik ve siyasi alanlarda zalimleri ve destekçilerini durduracak bir yaptırımı gündeme getirmeleridir. Bu süreci de İslam İşbirliği Teşkilatı yönetmelidir.” önerisinde bulundu.
Dünya genelinde sivil tepkilerin devam etmek zorunda olduğu ve daha güçlü, daha sistematik tepkilerin de geliştirilmesi gerektiğini açıklayan Erbaş, siyonizmi destekleyen firmaların ürünlerinin kararlı ve devamlı bir şekilde boykot edilmesi, zulüm ve zalimle her yönüyle mücadele edilmesinin büyük öneme sahip olduğunu kaydetti.